Hakkımda

30 Haziran 2010 Çarşamba

sahil kıyısındaki ev:))))


sahil kıyısındaki ev:)


Ev dekorasyonu ile ilgili yastık, perde ve abajur ararken bu eve rastladım. Aman allahım ben küçük bir kız iken hep böyle bir evin hayalini kurardım böyle bir yerde yazı yazmayı hayal ederdim. benim hayatımın idol yazarının becoming jane filminde böyle bir evde aşk ve gurur'u yazıyordu. . ve bu ev gerçekmiş. ve nerdeymiş. Oyster River in London.....

insanın huzur bulacağı bir yer.... biraz yalnız kalmak ister insan,





ve bazen herkes biraz susmak ve hayatın doğallığına kendini bırakmak ister .....





29 Haziran 2010 Salı

Havadan mı dır? malumm bir türlü açmadı.
ya da uzun bir tatil ihtiyacından mıdır? ben istedim ki kararık bir istanbul havasında güzel görüntüler paylaşıyım sizlerleee.

hani canımız ister uzun bir yürüyüş yapmak o zzamann burdayız......
offf ben bu beyaz evde yaşamak istiyorummmmmmmmmmmm......

ya daaa bu güzel tatil cennetinde olmakkk


ama en favorim bu mekannnn..... bir kaç araştırmamdan sonra öğrendim ki resimdeki yerler dünyanın el değmemiş sayılan 10 plajından bazıları.... gökkuşağına bayıldım....... böyle bir resim bende var niagaraya gittiğimizde orda görmüştüm bir sonraki postta o niagara görüntülerimi paylaşabilirim......:)))))))

28 Haziran 2010 Pazartesi

Hiç tanımadığınız birine dua eder misiniz?


Her zaman kendime her koşulda ne şekilde olursa olsun bloguma yazmaya söz verdiğim gibi şuan gecenin bu saatinde yorgunluğun en doruğunda yazmak istiyorum. ve tabii ki yazıyorum. yazdıkça iyileşiyorum.

düşünmek için yazıyorum...


beklenmedik olaylar, tesadüf mü yaşanır? bütün bunların tesadüf olduğunu düşünmek bence düpedüz şaşkınlıktır, körlüktür. Ben Elif Şafak önceden sevmezdim. neden sevmediğime gelince onu gerçekten okumadğım için olabilir. ama şimdi bütün çıkan köşe yazılarını, kitaplarını okuyup özümsüyorum. bazen olur olmadık zamanlarda okuduğum kısmını bana merhem olsun diye anlatıyorum. Uzun zamandır ailemden birileri hasta oluyor, ben hasta oluyorum. dün çok kötü bir şey oldu dayım ve ailesi trafik kazası geçirmişler. çok şükür sağ herkes. diyoruz ki allahım çok şükür. Emniyet kemeri can kurtardı. bir tek dayımın 4 yaşında minik yavrusu vucudu kırıklar içindeydi. bütün gün ameliyatdan çıkmasını bekledik. dua ettik. ameliyathanenin kapısı bir açıldı bir kapandı. sonunda çıktı. saatler uzadı yıl oldu. beklerken insanın hem düşünmeye hem kendini sorgulamaya birçok vakti oluyor. beklemek kötü birşeydir ya. beklerken dualar ettim... ve sonra düşündüm...... Biz insanoğlu hiç tanımadığmız birilerinede dua edebilirmiyiz? o an sadece ameliyathanede bizim canımızdan daha çok başka canlarda vardı. şuan hasta olan bir çok insan. ve elif şafak yazısında diyor du' Hiç tanımadığınız ve muhtemelen tanışmayacağınız bir insan için dua eder misiniz? Öyle yüzeysel geçiştirerek ya da lafın gelişi değil, derinden hissederek. Ağlaya ağlaya....' Yoksa bütün dualarınız sadece kendiniz ve sizin tanıdıklarınız için mi saklı?

bu yazı geldi aklıma . ve siz beni tanımıyorsunuz, belki tanıyanlarınız var içinizden. bende sizlerden birini tanıyorum veya tanımıyorum. ama herkes bir biri için iyi, güzel ne dilekde bulunursa hissederek derinden olur sa belki en ihtiyacı olan birine ulaşır bu güzel dilekler.....

İYİ GECELER...........

26 Haziran 2010 Cumartesi

sophie kinsella iyki varsın:)


Bir gece vakti saat sabaha karşı üç, Ben kıkır kıkır kitap okuyorum. Hem okuyorum hem gülüyorum. Bir yandan daha önce bu kadını niye keşfetmedim ,Zaman geçiyor. Ve bu kadının filmi çıkıyor tabii ki her yeni çıkan filmi ilk ben izleyeceğim gibi koşa koşa gidiyorum. Filmi hayal kırıklığı olsa da her okuduğum kitabı beni gerçekten eğlendiriyor. Onunla ilk tanışmamız, remember me ? kitabındaki lexi karakteri ile olmuştu. bu kadını okurken kendimi inanılmaz keyifli hissediyorum.
Daha sonra alışverişkolik serilerini tamamladım. Geçen kış YİRMİLER KIZI derken kız kardeşime eğlensin diye pasaklı tanrıçayı aldım ki bu onun için bir mana ifade eder;). Birden canım tekrardan okumayı çekti. Şimdi can you keep a secret? Okuyorum. Okuyorum daha ilk sayfasında eğleniyorum.
Şimdi sizinle bir oyun oynamak istiyorum. lütfen katılın yorumlarınızı bekliyorummm.
Şuan okuduğunuz kitabın 10. Sayfasına açın. Ve 7. Cümleyi seçip bloglarda takip ettiğiniz ilk 4 ( aslında bu 3 idi ama ben 4’e çıkardım nolcak canım) arkadaşınıza yollayın. Şimdi ilk önce sıra benim, sophie kinsella sır tutabilir misiniz? Okuyorum. 150. Sayfa ‘ KARİYERİNİZDE BÜYÜK İLERLEME İŞTE BUNU DÜŞÜNDÜKÇE İÇİMDE BÜYÜK ÖZLEM DUYUYORUM’
Yorumlarınızı bekliyorummmmmm .
Sevgili yasampınarım’a, sonra http://3yedi75.blogspot.com/ sonra sevgili http://kitapfilmhaber.blogspot.com/( gülbin’ime ) s vee http://www.mkblkonsept.com/

25 Haziran 2010 Cuma

herkes birgün kendini şımartmak ister. bazıları hergün:)

Hastayım ya canım şımarmak istiyor. Bu bir ay kendime çok dikkat etmeliymişim. Koşmamam gerekmiş. çok temiz tertemiz ortamlarda durmam gerekliymiş. Nemli havalardan kaçınmam gerekliymiş. Şu aralar kendimi İstanbul’a benzetiyorum. O d abenim gibi Yazın ortasında hala kış gibi hissediyor kendini. Nefes alamıyor benim gibiL doya doya nefes almayı özledim. Koşmayı zıplamayı özledim. Peki, kendimi nasıl şımarttım. Tabi kiiiiiiiiiii


Tekrardan 13 yaşındaydım. Ve hangi filmi izliyorum. 13 going to 30. Bilmiyorum kaç milyorrruncu kez izledim. Bazen herkesin kendini şımartmaya ihtiyacı varmış


hasta iken insan en çok sevdiği kişinin şımartmasını istiyor :(((( peki benim sefilimmm arıyorum telefonuna bile bakmıyor:))))

22 Haziran 2010 Salı

sade,yakın, candan bir yer kariye....

Hayatta her şey ister insan. Her şeye sahip olmak, gün gelir her şey dediği ne varsa sahip olur. Ve bazıları ise hep o istediklerine kavuşmak için çabalar durur. Ne zaman kendime bir şey sorsam o hep ister benden bir şeyler. Sonu gelmez isteklerin. Ne zaman gözüm takılsa güzel bir elbiseye, kolyeye, ayakkabıya hep o benim olsun isterim. Ve bazen iki şeyi aynı anda istediğim de olabilir. Bazen istediklerim o kadar artar ki sırasını ben bile karıştırırım. En çok istediğimin hangisini olduğuna karar veremeden istediklerimin yerini yenisi gelir. Hiç bitmez ama o istekler. Çıkamaz olduğum zamanlarda olur içinden
Ve Ben anlarım ki sonsuzluk duygusu insanın yaradılışında var. Bir şeyi sonu gelmeyecek gibi sevmelerimiz, istediklerimi ölesiye istemelerimiz, ölesiye varolan hırslarımız, ölesiye yaptığımız hatalar …. Lar lar lar h eksilmeden giden artan bizlere vurucu darbeler vuranlarımız. Ama hepsi bizi biz yapan şeylerden bir tanesi değimlidir? Bazende çekiliriz kenara dinleriz çok da tevazu sahibi bir mekânda kuşların sesini dinlemeye.






ben burayı inanılmaz seviyorum. hem sakin, hem keşfedilmemiş kalabalık değil, tanıdık bir yer... sade... yakın, gösterişsiz... ama candan...
ps, ufak bir öneri size mutlaka elma çayı için...

21 Haziran 2010 Pazartesi

ateş böceklerii nerdesinizz:(



Bir küçük kız bahçede oturmuş ders çalışıyordu. Güzel ıhlamur ağacının yakınındaydı üstelik. Gözlerini kaldırdı hava kararmıştı ama çok geç değildi. Kalktı ayağa ve anneanne diye bağırdı hayatında ilk defa görüyordu ateşböceklerini. Sonra sevinçten kafasını yukarı kaldırıyor binlerce yıldız parlayarak ona göz kırpıyordu…
Yıllar sonra tek bir ağaç yok etrafımda. Büyüdüğüm bahçede yok. Ama ne zaman bir ağaçlık yerden geçsem vurur burnuma ıhlamur kokusu ve arar gözlerim ateş böceklerini. Yaz geldi ama ben daha anlamadım belki beton binaların arasına sıkışmış olmanın ve taze ıhlamur, hanımeli kokusu nu alamamış olmanın etkisi midir? Belki bu yaz görürüm ateşböceklerini. Hani diyorum yıldızlara bakayım onlarda kaçmış gitmişler. Camdan baktığınızda parlayan yıldızları veya ateş böceği gören var mı? Ben göremedim de. Ama size Sertap Erener’den güzel bir ateş böceği şarkısını gönderiyorum… İyi haftalar.

20 Haziran 2010 Pazar

bir es verdim pazar gününde

BUGÜN BEN;

ÇİKOLATAMI HÜPLETTİMM...

BUGÜN BEN BULUTLARI İZLEDİM,


DENİZ KOKUSUN İÇİME ÇEKTİM, TABİ DALGALARIN ISLAKLIĞINI YÜZÜMDE HİSSEDEREK....







Tam karmaşanın hafiflediği, yaşamınızdaki tadilatlarınızın düzelmeye başladığı bir günde bir Pazar gününde bir es vermek gerek, küçükken Pazar günlerini hiç sevmezdim. Annem ütü yapardı, biz banyo yapardık ertesi gün okula hazırlık ödev kontrolü, zamanları olurdu. Ne zaman Pazar olsa yorulacağımı hissederdim. Ama bugün bütün gün es verdim. Telefonlara bakmadım, İstanbul’un içinde İstanbul’u dinledim dışında… ve o yorgunluğu attım bütün beynimde.



PAZAR GÜNÜ BİR ES VERDİM.....

19 Haziran 2010 Cumartesi

trendyBLOG AWARD:)


sevgili kahve keyfi diclekiyisinin ilk ödülünü vermiş bulunuyor. sana çok teşekkür ederim.....


Sevgili Kahve Keyfi , bloğumu The Trendy blog ödülü ile ödüllendirmiş bu güzel ödülünü benimle paylaştığın için sana defalarca teşekkür ederimmm.


Bu ödülün yaratıcısı The Trendy Treehouse adlı blog sahibiymiş.Trendy Blog Ödülü'nün yerine getirilmesi gereken kuralları aşağıdakiler :
- Bloğunuzda ödülle ilgili post hazırlamak (Size ödülü veren kişiye teşekkür etmek) - Postunuzda, bu ödüle uygun bulduğunuz 10 blog arkadaşınızı belirtmek. - Postunuz'da, ödülün logosunu yayınlamak (Trendy Treehouse URL linki vererek.) - Ödülü verdiğiniz 10 blogcuya, aynı kurallarda kendi seçecekleri 10 blogcuya haber vermelerini sağlayacaksınız.
Yazılarını severek ile okudugum,degerli paylaşımları olan bloglarını ziyaretten keyif aldığım,10 blog dostu sevgili arkadaşlarımı ödüllendiriyorum
şimdi bana verilen bu ödülü severek okuduğum değerli arkadaşımlarıma sunuyorum;

1) http://pinaryasampinarim.blogspot.com/ canım dostum kardeşim okudğumda ayrı lezzeti tattiğım yaşam enerjime
2) http://modafestivali.blogspot.com/ güzel zevkiyle , stiliyle beni blogunun bağımlısı yapan canım rabia
3)http://www.mkblkonsept.com/ ve yaratıcılığıyla özgün blogu olan sevgili mkbl

4) http://buseterim.blogspot.com/ henüz kendisinin bloguyla yeni tanışmama rağmen uzaklardan sihirli sunumuna hayran bırakan

5)http://birguzelciftiz.blogspot.com/


6) http://elvanozenay.blogspot.com/

7) http://noyumberry.blogspot.com/

8) http://seyhandan.blogspot.com/

9) http://hayatiminherrengi.blogspot.com/

10)http://gunesoner.blogspot.com/

teşekkürü sizlere bir borç bilirimm
sevgiler:)))))

Bütün varlığı ile hayatıma renk katan benim minik kuzum iki günlüğüne evden yok oldu. Seni çok özledim minik burunlum…
Ben daha 3 yaşındaydım hatırlıyorum, doğduğu günü babamın kucağındaydım benim bir kardeşim olacağını öğrendim. Anlamamıştım kardeş ne demekti, o minicikti bende yaramazlık yapmak istiyordum. Taa ki ikimizde yaramazlık yapacak kadar büyüdüğümüzde ilk hamlemizi annemin yeni aldığı halı üzerinde uyguladık ve halıyı ateşe verdik. Korkulacak bir şey yok yok Kurtardı annem ama biz bir güzel ilk dayağımızı yedik. Derken ikimizde büyüdük genç kız olduk. İnsan zamanla daha iyi anlıyor bir kardeşin varlığını en derinlerinde. Bir bütünün parçalarındaki sizin diğer tamamlayıcınızdır kardeş. Biliyorum gelince yine kavgalar edicez, sen diceksin offf abla evlensende kurtulsam senden. Bende dicemki gitsemde kurtulsam senden. Bir bakıcaz iki sn sonra telefonda birbirimize ağlıyoruz.
Aman alt tarafı arkadaşında gezmelerdesin. Ama seni çok özledim yaaaaaaa bekliyorum.

18 Haziran 2010 Cuma

you can always go dowtown....

unsuz yağsız pastalarımız:):):):):
hee bende inanamadım zaten yerken hafifliğinden anlaşılıyor....







Günün uzun gelebilir size… Hatta hiç bitmeyecek bu dersiniz. Bittiği anda arkanıza bakmadan kaçabilirsiniz. Bazen de soluğu şehrin merkezinde alırsınız kii sırf size iyi gelsin diye. Şehir merkezi hep iyi gelmiştir bana. Tıpkı petula clark’ın dediği gibi When you're alone and life is making you lonely You can always go – downtown…. Şimdi size tam downtown bir yer önereceğim. Bende bir eğitimde yemek molası vermek istediğim zaman öğrendim. Elli kez gittiğim bir yerde bu kadar gözden kaçmış olmasına inanamadım. Yer tabii nerden gittiğinize bağlı eğer kadıköyden Bağdat caddesine gidiyorsanız yolun tam solunda Göztepe parkının oradan kısa ama huzurlu bir yürüyüşten sonra karşınızda yeşilliklerin, neşeli çocuk seslerinin, yüryüş yapan insanların ee tabiiii birde nefis pastaların olduğu bir mekan…. London cafe.. evet hava güzel ağaçların yeşilliğin içinde unsuz ve yağsız yapılan evet evet… ilk duyduğumda sevindim çünkü insan doyasıya pasta yemek istiyor elbette ve kalorisini düşününce.. bu unsuz ve yağsız pastaları denemenizi tavsiye ediyorum. Sizlere yeni makinemden karelerle paylaşmak istedim. iyi hafta sonları ve iyi başlangıçlar...

17 Haziran 2010 Perşembe



HER bitiş yeni bir başlangıçtır.


Uzun yollar aşar insan istediği yeni güzel ve özel ne varsa ona kavuşmaya. İster ki yeni başlangıçlar yapsın. Ya da daha yolun başında başlar ilk adımını atmaya. Hayat bu ya her başlangıçta bir diğer bitişten ayrılırsın. Her yeni bitiş insanda derin üzüntü yaratırken başlangıçla beraber umudu da getirir. Sanki bir birine bağlımıdır?


Bu yazımın devamı gelecektir. O kadar yazmak istediğim şey var ki. Bu Garfield ben yaptımJ


9 Haziran 2010 Çarşamba

DÜNYANIN EN GÜZEL DUYGUSUNU YAŞAYAN SEVGİLİ ARKADAŞIMA



Bir gün hayatınızın en karmaşık zamanında yine sizin gibi biriyle tanışırsınız. O bütün saçma sapan olayların içinde o size dayanak olur yoldaş olur. Kimi zaman gülersiniz beraber hiç aslında pişmiş tavuğun başına gelmeyecek olaylar sürüsüne. Ve siz bütün bunları yaşarken size tanıklık eden sessiz bekleyen ama varlığı ile annesini mutlu eden güç veren miniği vardır. Üstelik annesine destek olan, Annesini hiç üzmeyen…
Benim güzel arkadaşım hayat bizi çok tuhaf bir zamanda tuhaf olaylar içinde tanıştırdı. Bebeğinle beraber çok güzel günler geçireceksin. O sana uğur getirecek. O seni mutlu edecek. Evet, Demir bebek, seni bekliyoruz artık. Çok az zaman sonra hayatımızdasın. Biliyorum beni tanıyacaksın. Sen hem annene hem bana kuvvet verdin. Tıpkı ismin gibi anneni korudun, Annene güç verdin. Pazartesi günü tanışma vaktimiz geldiğini bugün annenden öğrendim. Umarım hayat size hep mutluluk, sağlık, güzel ömürler getirir. Sen varlığınla hem anneni hem babanı çok mutlu edeceksin…. size tertemiz mutlu bir hayat diliyorum.
sevgiler....

7 Haziran 2010 Pazartesi



Bütün geçen zamana aldırmadan durup baktı geçtiği yollara, yaşadıklarına, genç adam her şeyin farkındaydı geride bıraktıklarının, bıraktıklarının değerimi ancak zaman geçtikçe anlayabiliyordu. Gidip kapısına özür dilese asla affetmeyeceğini biliyordu. Çünkü çok sevdiği birini kırmıştı hem de 2 kez….

Birini çok severiz ve sevildiğimizi biliriz. Belki de sevildiğimizi bildiğimiz için önemsemeden davranırız. Sevdiklerimizi üzdüğümüz anda sevdikleri tarafından sevilenler de çok üzülebileceğini akıl etmez. Hayat bu ya Ne zaman ki çok sevdiğimiz birinin kapısına gitmeye yelteniriz, işte o zaman anlarız eskisi gibi olmayacağını. Yıllar ilerledikçe insan ister yanında bir tek sevdikleri olsun. Onunla ağlasın, onunla kahkaha atıp yorulsun. İnsan çok sevdiği birini kaybedince ancak güzel bir anında yanında görmek istediği zaman göremeyince anlıyor. İnsan ancak ağladığı zaman sesini duyamayacağını hissedeceği için gelecek zamanda kaçırdıklarına yanıyor. İnsan zamanı geri sarmak istese de saramıyor.

geçen zaman güzel şeyler kazandırıyor kazandıryor olmasına geçen zaman birde çok sevdiklerimizide götürüyor........

5 Haziran 2010 Cumartesi

BİR ŞEHİR DE RÜYADA OLMAK.....

Venedik güncesi,

Bu gün D&R ‘Da gezinirken elime bir kitap geldi gezi kitabı. Sonra venediğin resmi dikkatimi çekti. Eve geldim resimlerime baktım. Resimlerimin yanında bir yazılarıma saklandığı yerden çıkartıp size sundum…. Buyurun. Yolunuzu bir gün düşürmeniz dileğiyle… İnsan hayatta sunulan gerçekliğe kendini öyle kaptırır ki bazen de masalların var olmasını ister. Böylece masalları da kendi yaratır. ve o masalda öyle bir yer olsun ki, içinde renkli taşlar,şapkalar , fırfırlı elbiseler , kanallar olsun. .köprüleri olsun altında hepsinin sular geçsin he birde araba olmasın gondolla gezinelim. birde siz içinde kayboldukça o masal kentini daha iyi tanıyın. İlk gittiğimde VENEDİK ŞEHRİNE rehber bize ‘eğer Venedik’te kaybolmasanız onu gezmediniz sayın kendinizi’ demişti. Onu gezmeniz için onu tanımanız için sokaklarında kaybolmanız gerek… Evet, öyle oldu, kaybolduk, insan kaybolurken meğer ne çok şey öğrenirmiş, sadece içinde gezinmemiz yetmedi gördüklerimi kimseye anlatmak bir yana yazmalıydım . işte uzun zaman önce Venedik’le ilgili bir yazımdan
;
kendimi rüyada hissediyorum. Sadece ben değil bütün sevdiklerim hep böyle bir yerde yaşamalıyız. Evet hava sıcak evet yorgunum çünkü çok yorulduk çünkü yorulmalıydık, sanırım buradan ayrılırken bu şehri hayat boyu özleyeceğimin farkındayım’ ne yazık ki hayatta rüyalar kısa sürer. Masallar bir gün biter. Ve zaman geçtiği rüya bittiği zamanda hatırladığım anda . o rüyayı yaşamadığım anlamına gelmeyecekti. (Venedik, 2007)









hayatımızdaki her güzel anının çoğalması dileğiyle. bir şehir de kendinizi rüyada hissetmenizi diliyorummmmmm...........

ÖSLEMMM CANIMMM İYKİİİİ DOĞMUŞSUNN


Dünya tatlısı kıymetli bir arkadaşım var onunla belki hep görüşemiyoruz. Ama hani bazen görüşemeseniz de hani hep sizin için kıymetli bir o kadar da iyi ki varlar dedirten kişiler vardır. haziran 3 doğum günüydü kaç gün öncesinden kendime bak unutma nolur unutma dediğim halde affedilemez bir şekilde unuttum. Sebeplerim vardı. Sebeblerimi açıklamak içi yüzüm olmadığı için bu blogda ondan özür dileyerek onun hayatımda iyi ki var olduğu anlatmak istedim. onu her zaman göremesem de araya gündelik hayatın saçma sapan yoğunluğuna kaptırdığım için kendime çok kızıyorum. benim için inanılmaz kıymetlisin sen uzaktada olsan arada bir sesinide duysam arada bir merhaban dünyanın en değerli şeyi. Ve sen İYKİ DOĞMUŞSUN, DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUNL AFFET BENİ. özlemmmmmm iykii varsınnnn
::( KIZMA BANA UNUTTUĞUM İÇN

2 Haziran 2010 Çarşamba

iyilik ve kötülük....


Bazı gruplar Ahmet Altan’ı sevmezler. Yazılarını hep sert ve yanlış bulurlar. Ben ise kendisini okurken hani insanın içinden geçerde kimseye söylemeye cesaret edemez. İşte o içinizden söylediğinizi Ahmet Altan dışınızdan cesur bir şekilde hiçbir söyleme eleştiriye aldırmadan söyler. Ve o özgür cesur söylemini de hak eden bir ödül almıştır. Bu ödül’de ‘Doğa, dengesini vahşet üzerine kurmuştur. Bütün canlılar kendi çıkarları için başka canlıları parçalar, öldürür, yok ederler. Bu vahşette bir masumiyet vardır. Çünkü bunu içgüdüleriyle, yaşamlarını sürdürebilmek için yaparlar. Doğa, onlara böyle yapmalarını emreder.

İnsanlar da bu vahşetten paylarını almışlardır. Bütün canlılar gibi onlar da vahşidirler. İnsanları, diğer canlılardan ayıran iki önemli özellikleri bulunur. Birincisi, bu vahşete kendi akıllarını ve bilinçlerini katıp, doğanın masum vahşetini, günahkâr bir kötülüğe çevirirler.
İkinci özellikleri ise bununla tam anlamıyla çelişir. İnsanlar, zayıfların ve güçsüzlerin haksızlığa uğramasına karşı çıkan bir başka güdüye sahiptirler. Buna vicdan deriz. Hangi ırktan, hangi dinden, hangi kültürden olursanız olun bir adam bir çocuğu dövdüğünde buna isyan edersiniz. Bütün hayatımızı, bütün kişiliğimizi, bütün varlığımızı, doğuştan sahip olduğumuz bu özelliklerimizden hangisine sahip çıktığımız, hangisini besleyip büyüttüğümüz belirler.
Bazıları, kötülüklerini ve vahşetlerini sınırsızca kullanırlar. Kendi kısa hayatlarını biraz daha iyi yaşamak, biraz daha zengin olmak, biraz daha güçlü olmak için başka insanları ezer, aşağılar ve öldürürler. Bazıları, bu kötülüklere katılmazlar. Vicdanları buna izin vermez. Ya da kötü olacak cesaretleri yoktur. Onlar, kötülükleri tasvip etmez ama bu kötülüğe karşı da çıkmazlar. Bazıları da, sadece vicdanlarını dinler, kendi çıkarlarından vazgeçer ve güçsüz olanları korurlar. Kötülüğün ve vahşetin “mantıklı” bir nedeni vardır. Onlar bunu kendi çıkarları için yaparlar. Ve biz, kendi çıkarlarımız için yaptıklarımızın mantığa uygun olduğunu düşünürüz. Vicdanın ve iyiliğin ise mantıklı bir nedeni yoktur.’ Ve iyilik gerçekten şaşırtıcıdır der. Okumak isterseniz yazının devamını google’da bulabilirsiniz.

veee ben diyorumki
Sadece amacı iyilik ve yardım etmek olan insanlar vardı, amacı vatanına hizmet etmek olanlar vardı, iyi ki vardılar....