
insanın huzur bulacağı bir yer.... biraz yalnız kalmak ister insan,
Günün uzun gelebilir size… Hatta hiç bitmeyecek bu dersiniz. Bittiği anda arkanıza bakmadan kaçabilirsiniz. Bazen de soluğu şehrin merkezinde alırsınız kii sırf size iyi gelsin diye. Şehir merkezi hep iyi gelmiştir bana. Tıpkı petula clark’ın dediği gibi When you're alone and life is making you lonely You can always go – downtown…. Şimdi size tam downtown bir yer önereceğim. Bende bir eğitimde yemek molası vermek istediğim zaman öğrendim. Elli kez gittiğim bir yerde bu kadar gözden kaçmış olmasına inanamadım. Yer tabii nerden gittiğinize bağlı eğer kadıköyden Bağdat caddesine gidiyorsanız yolun tam solunda Göztepe parkının oradan kısa ama huzurlu bir yürüyüşten sonra karşınızda yeşilliklerin, neşeli çocuk seslerinin, yüryüş yapan insanların ee tabiiii birde nefis pastaların olduğu bir mekan…. London cafe.. evet hava güzel ağaçların yeşilliğin içinde unsuz ve yağsız yapılan evet evet… ilk duyduğumda sevindim çünkü insan doyasıya pasta yemek istiyor elbette ve kalorisini düşününce.. bu unsuz ve yağsız pastaları denemenizi tavsiye ediyorum. Sizlere yeni makinemden karelerle paylaşmak istedim. iyi hafta sonları ve iyi başlangıçlar...
HER bitiş yeni bir başlangıçtır.
Uzun yollar aşar insan istediği yeni güzel ve özel ne varsa ona kavuşmaya. İster ki yeni başlangıçlar yapsın. Ya da daha yolun başında başlar ilk adımını atmaya. Hayat bu ya her başlangıçta bir diğer bitişten ayrılırsın. Her yeni bitiş insanda derin üzüntü yaratırken başlangıçla beraber umudu da getirir. Sanki bir birine bağlımıdır?
Bu yazımın devamı gelecektir. O kadar yazmak istediğim şey var ki. Bu Garfield ben yaptımJ
Bütün geçen zamana aldırmadan durup baktı geçtiği yollara, yaşadıklarına, genç adam her şeyin farkındaydı geride bıraktıklarının, bıraktıklarının değerimi ancak zaman geçtikçe anlayabiliyordu. Gidip kapısına özür dilese asla affetmeyeceğini biliyordu. Çünkü çok sevdiği birini kırmıştı hem de 2 kez….
Birini çok severiz ve sevildiğimizi biliriz. Belki de sevildiğimizi bildiğimiz için önemsemeden davranırız. Sevdiklerimizi üzdüğümüz anda sevdikleri tarafından sevilenler de çok üzülebileceğini akıl etmez. Hayat bu ya Ne zaman ki çok sevdiğimiz birinin kapısına gitmeye yelteniriz, işte o zaman anlarız eskisi gibi olmayacağını. Yıllar ilerledikçe insan ister yanında bir tek sevdikleri olsun. Onunla ağlasın, onunla kahkaha atıp yorulsun. İnsan çok sevdiği birini kaybedince ancak güzel bir anında yanında görmek istediği zaman göremeyince anlıyor. İnsan ancak ağladığı zaman sesini duyamayacağını hissedeceği için gelecek zamanda kaçırdıklarına yanıyor. İnsan zamanı geri sarmak istese de saramıyor.
geçen zaman güzel şeyler kazandırıyor kazandıryor olmasına geçen zaman birde çok sevdiklerimizide götürüyor........
Bazı gruplar Ahmet Altan’ı sevmezler. Yazılarını hep sert ve yanlış bulurlar. Ben ise kendisini okurken hani insanın içinden geçerde kimseye söylemeye cesaret edemez. İşte o içinizden söylediğinizi Ahmet Altan dışınızdan cesur bir şekilde hiçbir söyleme eleştiriye aldırmadan söyler. Ve o özgür cesur söylemini de hak eden bir ödül almıştır. Bu ödül’de ‘Doğa, dengesini vahşet üzerine kurmuştur. Bütün canlılar kendi çıkarları için başka canlıları parçalar, öldürür, yok ederler. Bu vahşette bir masumiyet vardır. Çünkü bunu içgüdüleriyle, yaşamlarını sürdürebilmek için yaparlar. Doğa, onlara böyle yapmalarını emreder.
İnsanlar da bu vahşetten paylarını almışlardır. Bütün canlılar gibi onlar da vahşidirler. İnsanları, diğer canlılardan ayıran iki önemli özellikleri bulunur. Birincisi, bu vahşete kendi akıllarını ve bilinçlerini katıp, doğanın masum vahşetini, günahkâr bir kötülüğe çevirirler.
İkinci özellikleri ise bununla tam anlamıyla çelişir. İnsanlar, zayıfların ve güçsüzlerin haksızlığa uğramasına karşı çıkan bir başka güdüye sahiptirler. Buna vicdan deriz. Hangi ırktan, hangi dinden, hangi kültürden olursanız olun bir adam bir çocuğu dövdüğünde buna isyan edersiniz. Bütün hayatımızı, bütün kişiliğimizi, bütün varlığımızı, doğuştan sahip olduğumuz bu özelliklerimizden hangisine sahip çıktığımız, hangisini besleyip büyüttüğümüz belirler.
Bazıları, kötülüklerini ve vahşetlerini sınırsızca kullanırlar. Kendi kısa hayatlarını biraz daha iyi yaşamak, biraz daha zengin olmak, biraz daha güçlü olmak için başka insanları ezer, aşağılar ve öldürürler. Bazıları, bu kötülüklere katılmazlar. Vicdanları buna izin vermez. Ya da kötü olacak cesaretleri yoktur. Onlar, kötülükleri tasvip etmez ama bu kötülüğe karşı da çıkmazlar. Bazıları da, sadece vicdanlarını dinler, kendi çıkarlarından vazgeçer ve güçsüz olanları korurlar. Kötülüğün ve vahşetin “mantıklı” bir nedeni vardır. Onlar bunu kendi çıkarları için yaparlar. Ve biz, kendi çıkarlarımız için yaptıklarımızın mantığa uygun olduğunu düşünürüz. Vicdanın ve iyiliğin ise mantıklı bir nedeni yoktur.’ Ve iyilik gerçekten şaşırtıcıdır der. Okumak isterseniz yazının devamını google’da bulabilirsiniz.