Hakkımda

14 Nisan 2010 Çarşamba

kağıttan gemilerden boğazdaki teknelere:):)


(birde bu miniklerle en dağınık zamanda birden karşılaştığımızı düşünelim)
Henüz daha çocuk iken Su birinkitisi gördüğüm zaman kağıttan gemi yapardım onları yüzdürürdüm. Onları yüzdürürken bir ikincisini yapardım derken bu çoğalırdı suyun üzerinde oluşan beyaz kar gibi gemileri yüzdürmeye bayılırdım. Bu sabah aslında eski bir dostuma rastladım. Çocukluğumdaki en keyif aldığım zamanlardan bir tanesi Avrupa yakasından Asya yakasına geçerken camıma gelip tıkladı. Dışarı baktığım zaman Ortaköy’ün orda mavi lacivert suyun üzerindeki bir sürü ama sayısı sayılmayacak kadar çok olan kar gibi bembeyaz balıkçı tekneleri izleyerek Avrupa’dan Asya’ya geçerken bir an gözümde eski günlerdeki anlarımı anımsadım. Aklım teknelerin güzelliğinde kaldı. Belki sizlerde gördünüz onları. Çünkü bu sabah herkesi neşeleriyle selamlıyorlardı.
Ps:Ayrıca blogumu sessiz bir yerde yazmak istiyorum ama annem okadar sesli bir şekilde yaprak dökümünü dinliyor ki Hayriye hanımın sesi sinirimi bozdu ve yazım yarım kaldı .Bitsin bu yaprak dökümü

4 yorum:

Kahve Keyfi... dedi ki...

Ahh İstanbull :) Nasıl canlandı değil mi baharla her şey.Bir de erguvanlar başladı açmaya.Balıkçı tekneleri,o güzelim renklerin arasında,dünyanın en güzel şehrinde başka bir keyifle salınacaklar.Sevgiler Dicle

Unknown dedi ki...

avrupa asya arasındaki tekneleri, güneşin keyfini, sisli günlerin miskinliğini, hepsini seninle yaşamış biri olarak dostummm, camını bi gün de ben tıklatabilsem.. :)

MKBL dedi ki...

Canımmm aynen bende şu yaprak dökümünün bitmesini istiyorum.Annem özet dahil hepsiniz izliyor.Hayriye hanım ne kadar kötü bir anne, ne kadar kötü bir eş.beni sinirlendiriyor.Ayy dolmuşum sen açınca patladım.Canım sevgiler

Adsız dedi ki...

yorumlarınıza ne zamandır ara vermiştiniz özlemişim yorumlarınızı. teşekkür ederim harika yorumlarınız adına.
pınarım hergün o köprüden geçerken bir önceki seneyi her defasında hatırlıyorum ve işte hergün sen gelip camımı tıklatıosun:):)(dicle)