Hakkımda

12 Nisan 2010 Pazartesi

iyi sabahlar:):) ya da iyi yarışlar:):):):)



Her sabah evimden çıkıp yolu uzun olan bir maratona çıkıyor gibiyim. Işıklar yanıyor. Kırmızı ve siz yeşili görünce başlangıç çizgisinden harekete başlıyorsunuz. Ve varış noktasına kadar neyle ve kimle karşılaşacağınızı bilmeden sadece varış noktasını sizin gibi düşünen ve sizinle aynı yolları paylaşan insanlarla aynı yolu hatta aynı taşıtları kullanıyorsunuz. Özellikle kalabalık şehirlerde taşıt kullanıyorsanız bu sizin için öykü dizisi olmuştur. Her gün yanı başınızda yaşanan traji komik olaylar dizisini yaşayarak varış çizgisine varıyorsunuz. Ya da o yaşanan olayın başkahramanı oluveriyorsunuzdur. Metrobüsü kullanan, kullanmış olan ve kullanmayı düşünenlere yönelik bir yazı yazıyorum uzun zamandır yolda yaşananları biriktiriyorum. Uzun zamandır açılmış olmasına rağmen ilk defa bu sene kullanmaya başladım. Tabi her başlayan gibi acemiliğiniz oluyor. Kapılarının nerede açıldığını bilmediğiniz için ayakta kalıyorsunuz. Sırada onu bunu itikleyemiyorsunuz o yüzden ayakta seyahat ediyorsunuz. Hatta bazen siz ayakta iken oturan biri kalktığı zaman 30 kişinin aynı gözlerle o koltuğa bakışını izliyorsunuz ve işte ben kazandım diye oturanın hain için için gülüşüne tanık oluyorsunuz…. Bazen en önde duruyorsunuz ama arka sıradakilerin itiklemeleri üzere yere düşenlere bakıp ezilmesin diye siz dururken onu ezmeye çalışan kalabalığı durduramıyorsunuz. Ve bir bakıyorsunuz aynı şey sizin başınıza gelmiş… Hayır, her şey bir yana o merdivenleri o kadar yüksek ki hadi asansör kullanayım diyorsunuz. Engelli asansörüne yürürken kendiniz kullandığınız için suçlu hissediyorsunuz. Ama her gün o merdivenleri inip çıkan biri olarak bazı günler o asansörü tercih ediyorsunuz içinizdeki suçlu his yetmezmiş gibi başkasının bakışlarına şahit oluyorsunuz. Vay gencecik kız ne işi var çıksana merdivenleri sapasağlam…. Hatta ya bak sen günümüz gençlerine yürümeye acizler diyenlere kulak tıkıyorsunuz.
Yaşanmış olaylara birde kavgalar eklenince sabahın kör vaktinde yolculuğunuzun tadı kaçmış bulunuyor. Bir çocuk kulağında kulaklık müzik dinliyor. Murat boz iki medeni insan… Benim hoşuma gitti. Ama amcanın birinin hoşuna gitmemiş olacak ki kıs şu müziğin sesini dedi. Gencimiz özür diledi kıstı hatta kapattı. Amca başladı, biz senin müziğinin sesini dinlemek zorundamıyız terbiyesiz bu gençler …. Amca hey amca sana sesleniyorum. Çocuk özür diledi kapadı. Fark etmemiş olabilir. Nedir bu hoş görüsüzlük ya nedir bu kendinden küçük olanı ezmek istemek. Gencimiz cevap verdi. Kıs dedik kıstık ne hala söyleniyorsun. Derken… araya girenler taraf tutanlar ve susanlar… Her geçen gün biraz daha zorlaştırıyoruz ötekinin hayatını her geçen gün biraz daha saygımız mı azalıyor kendimize. Hep bir başkasına öfkemiz. Hep bir başkasına yönelen suçlamalar, biri bir hata yaptığı zaman engelli olmadığı halde asansöre binince bağırmalar, biraz müziğin sesini açtığında bağırmalar, ayakta kalmamak adına bir başkasını ezmeler… Hep o kaybetsin ben kazanayım… sonuç mu?
1.metrobüs veya toplu taşıma kullanmayı öğrendim.
2. her gün değişik bir olay yaşıyorum. Evet bunu paylaşacağım bir blogum var mı VAR!!!!

Hiç yorum yok: