Hakkımda

20 Nisan 2010 Salı

Yaza yaza silmek, henüz yazmaya başlamamak. Dün ve bugün ve uzun zaman oturup yazı yazmak istedimse de bu mümkün pek olamıyor. Nerdeyse bir haftadır blogumu ihmal ettim. Aslında yazmak için zaman ayırsam da yazacaklarımı toparlayamadım. Bazen durup çok şey söylemek istersiniz, zamanın bir yerinde ya kendinizedir söyleyecekleriniz ya başkasına. Peki söyleyeceklerimizin dilimizde mühürlenmesi? Tam çıkacak iken düşüncelerimizde yaratan soru işaretleri. Söylemek istediklerimiz ve söyleyemediklerimiz… Söylerken yarım kalan cümlelerimiz… birine bir söz söylediğiniz zaman o dilimiz yay olmuş kelimeleri ok gibi fırlatmış karşısındakinin ya beynine ya kalbine ulaşır. Ulaşır ve gider derinde bir yerlere. bazen de kendi içimizde söyleriz .
Bir gün uzak çok yüksek bir yerden aşağı doğru bakarken yavaşça asansör beni aşağı doğru indirdi. Üzerimde yüksekte duyduğu güven vardı nasıl olsa ben YÜKSEK BİR YERDEYİM…. yüksek bir yerde iken aşağıdan görünenleri çok ama çok küçük zannederiz. Yanlarına geldiğimiz zaman bizim aslında ötekinden hiçbir farkımız olmadığını aslında öteki demenin bizden daha küçük hatta belki bizden daha büyük olmadığını anlarız. anlarız ki kim olursak olalım... kim olur sa olsun biz her durumda eşit olmak zorundayız... eşit olmalıyız.....

Hiç yorum yok: