Hakkımda

22 Nisan 2010 Perşembe

Çocukluğumdan beri yazı yazan ben son 5 -6 yıldır ara vermiştim...
Bir gün yolda yürürken defterimi çıkardım, hava buz gibiydi ve yağmurlu metronun girişindeydim ve inanılmz üzgündüm. aşağıya doğru inerken müziğin sesiyle birlikte hemen yürür vaziyette bir şeyler yazdım rahatladım. Derken yazılar yazılınca iyi gelmeye başladı. Deftere değil bilgisayarıma geçtim. Tuş seslerini tıkırtısıyla içimdeki acının hüzün’ümün bekli de kaygının sebebini değil de anlaşılamazlığın vermiş olduğu acının dinmesini yazılarımda takip ediyordum. Gerçekten yazarken şunu fark ettim, yazının tamir edici etkisini ve yazarken komik bir şey anlatırken gülmenize bazen kaşlarımı ve dudaklarımı büzüşmesini fark ettim. Yazılar mimiklerime de yön veriyordu. En güzeli kendime ait bir mekân olması bu mekânda kıyıda oturur gibi yazı yazmak istedim ve adını diclekiyisindamasalkentim bıraktım. Ve bu kentte sadece iyi şeyler olmalıydı, başta hikâyeler yazmak istedim. Hatta yazdım kenara koydum( ama yayımlamadım). Sadece düşündürsün istedim ve hayatta gözlediklerim olsun istedim hem benden, hem çevremden, hem gördüklerimden, sadece bana özel olsun istedim. Öfke olmasın, kırıcı olmasın, masum olsun, yumuşak olsun anlaşılır olsun en önemlisi anlayan olsun istedim. TABİKİ Bazen köşe yazarlarından etkilendim.
Daha önce kimselere gösteremediğim beni tanıyanların bile yeni keşfedebildiğini nasıl yaptığımdı. Benim blogumda yazılanların hepsi bana aittir. Hiçbir yerden alıntı yapmadım. Alıntı yaptıklarımı belirtiyorum. Sanırım son zamanlarda sorulan sorulardan bir tanesi sen mi yazıyorsun? Alıntı sanmıştım, cidden sen mi yazıyorsun? Harika yazıyormuşsun? Bütün tepkiler için teşekkür ederim. GERÇEKTEN HEPSİNİ BEN YAZIYORUM…

4 yorum:

Unknown dedi ki...

Hep deriz ya daha yeni Psikologlar olarak,
içine atma, yazmayı dene, yazamıyorsan, anlat denize, gemilere, martılara, masmavi havaya..
biz yazmayı tercih ettik. içimizdekiler bir bir dökülsün diye..
rahatlayabilelim diye, iyi gelsin diye, ve şimdi yazdıkça farkediyoruz ki,
duygulara düşüncelere de tercüman olsun diye..
herkes okusun, bişeler bulabilsin, bişeleri yaşayabilsin, belki de onlar da yazmayı denesinler diye...
seviyorum seni tatlım...

Rh+ dedi ki...

yazmaya devam cnmm,paylaşımların çok güzel

The SummerSon dedi ki...

Kitap okuyan, hayal dünyası geniş, müzikle/sanatla/edebiyatla ilgisi olan insanları yine bunların içinde bulunan şeyler rahatlatıyor bence :)

Günlük tutmak bana her zaman garip gelmiştir, anlam verememişimdir, çünkü beni rahatlatan bir yöntem değildi. İlkokulda yıllarımda kısa süreli denemişimdir.

Rüyalar dünyasına hayal kurarak dalmayı severim, çünkü beni rahatlatır. Bazen ise müzik çalışmalarım olur amatörçe, deneme amaçlı ve bir o kadar onlar da rahatlatır. Bazen yazıya dökemediğim duygularımı ritimler anlatır, bazense koreografiler...

Resim çizmek ise asla yardımcı olamaz. Zaten yeteneğim de yoktur :)

Günlük tutmak bana her ne kadar anlamsız gelse de yazmayı her zaman sevmişimdir ama bir konuşma edasında. Şu anda ben de bir blog sahibiyim ve yazıyorum ama sanırım bana günlüklerde anlamsız gelen "Biliyor musun bugün n'oldu günlük?" tarzında başlayan ve devam eden yazılardır. Blogta başkalarıyla paylaşımlar içindesindir her zaman ve komposizyon yazmayı seven ben, paylaşımlarda bulunmaktan zevk alan ben bir blog sahibiyim :)

Baya uzun bir yorum oldu sanırım :)

Adsız dedi ki...

günlük tutmak banada anlamsız gelir, özellikle bugü noldu günlük aynı bende katılıyorum. kücükken benim günlüğüm vardı inkar edemem, ve sevgili günlük diye başlasada sonra hergün ne yaptığımı yazmak banada anlamsız gelmişti hatta hatırlıyorum, hikaye yazmaya başamıştım okulda gördüğüm olaylarda farklı isimler vererek,ama benim için herzamanvazgeçilmez tek şey yazı yazmak olmuştu:):):): bloguma zaman ayırıp okuduğunuz için sizlere çok teşekkür ediyorum(dicle)