Hakkımda

24 Şubat 2010 Çarşamba

GİTMEK İSTEYENLERE VEYA AKLINDAN BİLE GEÇMEYENLERE 2.










Ertesi gün o sıcak güneşin ışığında ısınarak güne uyanırsınız. Ve Ulu camiinin karşısında hasan paşa hanına doğru yola koyulursunuz kahvaltı yapmak üzere. http://www.mustafaninkahvaltidunyasi.com/news.php isim vermeden geçemeyeceğim. Dünyanın en lüks otellerinde olsanız, bin bir çeşit açık büfe olsa önünüzde yinede siz ararsınız böylesine bir lezzeti. Ve inanamazsınız kahvaltısını neden kimsenin bilmediğine. Ah nice mekan gezersiniz yinede siz arasınız bu lezzetli kahvaltı sofrasını her ne iklimde yaşarsanız yaşayın. Ve ayrılmak istemezsiniz masadan ama gözünüz alt kattaki hediyelere ilişir ve dersiniz bir halhal alayım kendime bir tespih de sevdiğime ya da bir tespih kendime bir Diyarbakır kişnişli kolye sevdiğime, anneme bir cezve dur dur dersiniz. Ben bakırcılar çarşını bir gezeyim bir kör Yusuf tan isot umu alayım doya doya koklayayım. Ve siz metropolün göbeğinde o taze isot kokusunu ararsınız pahalı parfümlerin içinde. Bakırcılar çarşında bir melodi dinlersiniz. Durursunuz işlemekten nasır tutmuş ellere bakarsınız. Birde kendi ellerinize ikisi arasındaki farkı ararsınız. Kendinize mırra seti, bakır cezve birde ayran içmek için bakır kâse ile kepçe. Yürürsünüz ne doğan güne hükmüm geçer, ne halden anlayan bulunur… Okursunuz ve Cahit Sıtkı Tarancı evini gezerken memleket isterim gök mavi, dal sarı olsun, kuşların Çiçeklerin diyarı olsun. Zengin, fakir nede sen ben farkı olsun… ve sonra evden çıkarken dersiniz haydi Abbas vakit tamam akşam diyordun işte oldu akşam diyerek veda edersiniz. Koyulursunuz yeni şehre doğru ofise doğru. Birtat lahmacuna yanında acılısı ezmelisi birde ayranı kâseli kepçelisi. Bir tatlı dersin künefe salonuna gidersin yersin. ve artık ayrılık vakti gelmiştir dersin bunca daha gezilmemiş yerin varken ve ziyaret edilmesi gereken yerin varken hey Diyarbakır kırılma bana dersin. Zaman bu ya ayrılmak zorundayım dersin ve gidersin. Bu öyle bir aşktır ki hani içinde büyür. Ve sen değerini anlarsın gerçeği görünce sahtenin sahtesini. Ve gülen gözlerin masumiyetini görünce vefasızlığı anlarsın. Bir şehirdir gizliden seversin. Ve sen Diyarbakır insan olsaydın eğer, yalnızlığa hapsedilmiş bir baba olurdun sırtında ceketi, belki fakir olurdun ama büyük bir gururun olurdu parayla ölçülmeyen. Ve sen Diyarbakır Tıpkı küçükken babasının değerini bilmeyen onu kaybedince ondan uzakta olunca değerini anlatan bir baba olurdun. Yükü ağır yüreği yaralı.

Hiç yorum yok: