Hakkımda

13 Temmuz 2010 Salı

dicle kıyısındaydık 2....



Uzun zaman önce karar verdim ben yazılarımı paylaşmaya. Derken zaman oldu paylaşamadan duramadım. Ve hayatın alışagelmiş rutinliğinden benim etkilendiğim gibi buranın etkilenmesini istemedim. Çok çabuk sıkılgan biri olan ben. beni benim gibi biri okurken kendim gibi sıkılırsa diye hep korktum. Bu yüzdendir ki şuan içim içime sığsa da kalemim nasıl başlayacağını bilemiyor. Amaçsız rüzgâr gibi oradan oraya beni çekiştiriyor. ve rüzgar geliyor Dicle kıyısında bir yerlerde duruyor. Yukarı doğru baktığımda asla çıkamam dediğim bir yere içimdeki heyecanla Çıkarken, içinde kimlerin daha önce yaşadığı neler yaptığını merakla bizlere küçük rehberimiz Gökhan bölgenin hikayesini anlattı. fırsat bulduğumda geçmişi değil de günümüzde Hasan keyf’li Gökhan’a neler yaptığını neler yapacağını, neler yaşadığını da sormadan edemedim. biraz yürüdükten sonra kapısının efsunluğu olduğunu inanılan bir kale kapısından geçtik. Küçük Gökhan başladı anlatmaya( Efendim bu kapıdan geçenlerin yılan ve akrep sokulmayacağına inanılırmış. Ama bir gün mısırlı bir sanatçı akrep figürünü çalmış ve o günden sonra insanları akrep sokmuş yılan sokmamış.) kapıya baktığımda üstünde yılanlı akrepli figürüyle bin yıllık eskimiş ama değerini kaybetmemiş biri karşımda duruyordu. tabi yukarı çıktıkça sıcaklık etkisini bendede göstermiş astım hastası olduğum için ayrıca ilacımı unuttuğum içinde zorlanıyordum. hani derler ya zahmet olmadan rahmet olmaz bunu düşünerek yukarıya çıktığımda bu eski ama değerli yapının içinde gerçekten büyük yozlaşmış binalardan gelen genç bir kızın bir anda yaşlı tarihi içinde kaybolmuş bir diyarda olacağını düşünüp kapıldım taşlı yollarda yürümeye ki küçük Gökhan aman efendim siz alışık değilsiniz taşlar kaygındır arasına basıp yürüyün böylelikle hem de yorulmazsınız dedi. ufak bir mola vakti gelmiş önerilen yayık ayranını içtik. az bir yol kalmıştı ki tepeye varırken fotoğraflarımı çekmeye devam ettim. en tepeye vardığımızda fotoğraflarından aşina olduğum belki yüzlerce fotoğraf çekilen manzara karşısında makinamı bıraktım dicleyi izledim. bu arada küçük Gökhan başladı usta ile çırak hikayesini anlatmaya. ( bilirsiniz efendim her ustanın bir çırağı olur) benim başım döndü bir anda kendimi mağaranın orda sere selpe buldum. Astım hastası olduğum için nefes almakta zorlanan ben rüzgarın sıcak nefesini aldıkça daha kötü olmuştum. rehberimiz dedi mağaralar efendim yazları serin kışları sıcak olur. girdim mağaranın orda oturdum biraz serinledik. dinlendik. manzarayı izledik. iyi olunca başladık aşağı inmeye yol uzun böyle uzun yolda küçük rehber’E bana usta çırağın hikayesini anlatır mısın yine? işte size usta çırak hikayesi; bilirsiniz her ustanın bir çırağı olur hasan keyf içinde bir minare inşa edilecek diye yarış başlamış. usta ve çırak başlamışlar minare inşa etmeye. Çırak bu çok çalışkan gecesini gündüzüne katarak başlamış çalışmaya minareyi tamamladığında karşıda bulunan ustasına ben bitirdim diye seslenmiş. çok kıskanan usta bekle geliyorum demiş ve planlar kurmaya başlamış onu öldürmek için. usta minarenin bir çıkışı olduğunu bildiği için kaçacak diye düşünmüş. çırak ise minareye ikinci yolu inşa etmiş bile . usta içeri girmiş bakmış çırak yok. dışarıdan çırak seslenmiş usta usta…. bunu kaldıramayan usta intihar etmiş. böylece de boynuz kulağı geçmiş.
Yol bittiğinde efendim siz çok yoruldunuz ayağınızı Dicle suyuna ayaklarınızı sokup bütün yorgunluğunuzu unutun dedi ki birden arkadaşlarını gördü. ve koştu onlara giderkende efendim bir daha geldiğinizde Gökhan derseniz beni herkes bilir.
şimdiden bir öneri eğer hasan keyf’e gitmediyseniz, ve gitmeyi düşünüyorsanız;
Mutlaka Gökhan gibi minik ama hasan keyf’li bir çocukla gezin. ondan hikayeyi dinleyin.
ayağınızı Dicle kenarında suya ayağınızı sokup altınızdan su akarken ister yemeğinizi yiyin ister çayınızı için. tepeye çıkıp manzarayı izleyin. bol bol fotoğraf çekin. ve mutlaka usta ile çırak hikayesini iki kez anlattırın. ne yapmayın benim gibi temmuzda gitmeyin:) nisan veya eylül gibi bahar zamanlarında gidin...











7 yorum:

mine dedi ki...

aman dikkat edin kendinize hem astım hastası hem de orayı çıktınız mı, geçmiş olsun ama değmiştir...
oralarda yaşayan, yaşamış insanlar ya da yerlere bakınca bambaşka duygulara gömülüveriyor insan ...
tekrar gitmek istiyorum hayırlısı inşallah
bu arada hep usta çırak hikayeleri var galiba, Erzurumda da anlatmışlardı bize aynı hikayeyi ( bu ustaların nedir çıraklardan çektiği canım : ) )

dicle kıyısında masal kentim dedi ki...

doğrusu değdi ayrılırken sanki sevgilimden ayrılıyor gibi üzüldüm. erzurumdaki hikayeyide dinlemek isterim
sevgilerr

Hürrem Sultan dedi ki...

hmm bende gitmiştim ve yanıma bir sürü çocuk gelmişti hatta bak üşenmeyip yazıyı yapıştırım

http://shekermisheker.blogspot.com/2010/04/hasankeyf-mardin-midyat.html

çok iyi yapmışsın oraları gezmekle süper yerler dimi?

Rh+ dedi ki...

gitmek istediğim yerlerden biri,ama bir türlü fırsat olmadı:( gökahanın anlattığı hikayeler çok güzel,bayılıyorum böyle hikayeler dinlemeye:)

dicle kıyısında masal kentim dedi ki...

hürrem sultan harika ben aslında diyarbakırlıyım ama hiç gitmediğim yerlerdi. seninde yazını okudum harika eğlenmissin sanırım sen baharda gittin:))) gerçekten ruhum dinlendi.
@rh+ gökhan daha neler anlattıda ben hastalanınca yarım kaldı bende :((( öneri arasna keşke yazsaydım ses kaydı alın:P

Kahve Keyfi... dedi ki...

Dicle ben de Mardin Gezim sırasında gitmiştim Hasankeyf'e...Büyülenmiştim...Senin yazınlada tekrar oralarda hissettim kendimi.Duygulandım...
Teşekkürler

3.yü de bekliyorummmmm

MKBL dedi ki...

Ahh korkuttun beni, ama senin gibi güçlü bir insana bişeycik olmaz.Sen benide gömersin :):)
Canım ne olur bişeyin heyecanına kapılıp ilacını almayı ihmal etme.Unutma lütfenn.
Gökhan'ı kesin bulacağım gidersem.
Ohhh ayağımı sokmuşsun yaa benim içim ferahladı gerçekten.
Devamı ne zaman?
Öperim seni.