Hakkımda

26 Şubat 2010 Cuma

bir yer hakkında tek bir hikaye yoktur....


Bugün Amerika’dan aynı evi paylaştığım ve ben ilk gittiğimde yardımlarını esirgemeyen dünya tatlısı bir ablamın paylaştığı bir videoyu izledim. Video 20 dk sürüyordu. Bazı kişiler için 20 dk çok uzun ya bunu kim izler gibi gelebilir. Ama ben o 20 dk’yı soluksuz bir şekilde izleyip dinledim. Ve facebook’da paylaştım. Bilmiyorum kaç kişi izledi dinledi veya sabredemedi bu ya dedi ben bu videoyu 3 kez izledim. İşte, bu konu tamda bloğumda konuşulması gereken bir konu ki bu bizim ülkemizde çok yaşanan bir durum. Videoda kısacı bir Nijeryalı yazarın kendi kültürünü keşif edişi ve diğer kültürlerin kendi kültürüne bakış açısı ve kendisinin ona öğretilenlerin doğrultusunda başka bir kültüre bakış açısıyla ilgiliydi. Dinledikçe hem kendimi hem biz insanları düşündüm. Bir hocam vardı üniversitede ki kendisi hala durur. Kim derdi Çingenelerin, size kötü pis olduğunu öğretti. Ve o videoda en hoşuma giden kısımlardan da bir tane eğer siz bir tek hikâyeye inanıyorsanız bu hikâye sizin bütün insanlara eşit davranmanızı zorlaştırır diyordu. Bir kişi veya bir ülke hakkında tek bir şey duyduğumuz zaman bunu bütün insanlara bütün o aynı kültürden gelen insanlara yüklememek gerekir. Ben aslen doğulu bir ailenin çocuğu bugüne kadar yanlış söylenilmiş o kadar hikâye duydum ve dinledim ki kendimi o yazar ile çok özdeşleştirdim. Bunu kendimde bazen yapıyorum diye düşündüm. İşte o zaman insan kendinden utanıyor. Tıpkı benim derste hocamın dediği gibi kim öğretiyor bizlere bunun doğru veya yanlış olduğunu. Ve biz kimiz ki ötekinin farklı olduğunu bizim doğru olduğumuza karar veriyoruz. Bu aileden yapısından gelmiş şöyledir, bu fakir hiç bir şeyden anlamıyor. Ya da ben mukemmelim öteki değil, bütün bunlara kim karar veriyor? Aslına hassas bir konu olduğu için ellerim bile yazıp yazıp siliyor. Hikâyenin yanlış kısmını yakalamak isteyenlerden çekiniyorum sanırım. Umarım hayatımızın bundan sonraki kısmında şen söylesin böylesin, hikâyen bu senin o zaman sende kötüsün demeden peşin hükümler vermeden birbirimize sımsıkı sarılırız. Çünkü bundan 100 yıl sonra bu dünya üzerinde bizler yaşamıyor olacağız. Umarım hayatın süslü püslü kısımlardan olumlayıp, boyalı giysilerin, lüks mekânların gidenler veya gidemeyenler ayırımını olmadığı, insanın sadece insan olduğu için sevgiye ve saygıyla üstün tutulmaya layik olduğunu bilen bir biz olabiliriz.( yaradılanı severim, Yaradandan ötürü)

Hiç yorum yok: